Prof.
Dr. A. Dürdal US’un
kaleminden Şemsettin hocamız
Şemsettin
Ustaçelebi
1944 yılında Ankara’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Ankara’da tamamladıktan
sonra Hacettepe Üniversitesi, Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Temel Tıp
bölümünden mezun oldu.
Hacettepe
Tıp Fakültesi’nde Mikrobiyoloji asistanlığına başlayan Ustaçelebi,
daha sonra Glasgow
Üniversitesi’nde Viroloji Doktora eğitimine başlayarak 1973’de mezun oldu. Glasgow
Üniversitesi Viroloji Enstitüsü MRC ünitesi, Ruchill
infeksiyon
hastalıkları hastanesi viroloji bölümlerinde çalışan Ustaçelebi,
daha sonra Hacettepe Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Bölümü’nde öğretim görevlisi
olarak görev yaptı. 1976 yılında EMBO bursu ile İsveç Uppsala
Üniversitesi Wallenberg
laboratuvarlarında
araştırmalarını sürdürdü. 1985 yılında Lozan, İsviçre’de bulunan DSÖ Kanser ve
İmmünoloji Enstitüsünde görev yapan Ustaçelebi,
1991 yılında Unesco
bursu ile Glasgow’da
araştırmalarına devam etti. Hacettepe Üniversitesi’nde 1978’de doçent ve
1988’de profesör kadrosuna atandı.
Prof.Dr.Ustaçelebi,
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji
Anabilim Dalı Başkanlığı ve Multidisiplin
laboratuarları Direktörü olarak da görev yaptı.
Prof.
Dr. Ustaçelebi’nin
adenoviruslar,
viral
genetik, interferon indüksiyonu, insan papilloma
virusları,
virus-kanser
ilişkisi, virusların
replikasyon
stratejileri ve hepatit virusları
ile ilgili konular başta olmak üzere tıbbi viroloji kapsamında yerli ve yabancı
dergilerde yayınlanmış 200’ü aşkın makalesi ve 5 adet kitabı bulunmaktadır.
Mikrobiyoloji
camiasının
değerli bilim adamı,Virolojinin duayeni, çok sevgili hocamız Prof. Dr.
Şemsettin Ustaçelebi’yi
23 Haziran 2008 tarihinde kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz.
ANILAR
Yaşamdan anısal bir kesit
Tam
27 yıl önce başladı onunla çalışmamız; önce hocamdı,
sonra ağabeyim,
sonra arkadaşım
ve sonra da can dostum oldu.
Beraber çalıştık,
beraber ürettik, beraber yaşadık, beraber gezdik, beraber eğlendik…
Uzmanlık ve
doktora tezlerimi onun rehberliğinde gerçekleştirmiş olmanın onur ve
ayrıcalığını her zaman hissettim.Doktora tezimin
bir bölümü,hemaglutinasyonun
önlenim
testiyle BK virus
seroepidemiyolojisinin
araştırılmasıydı. Kendisine bu test için “Virusun
aglütine
ettiği insan 0 grubu eritrositleri nasıl temin edeceğim?” diye danıştığımda
cevabı
kısa ve netti: “Benden alacaksın!” . Gerçekten onun kanıyla tamamlandı
çalışmamız.
Virolojinin Şairi: Ustaçelebi
Şemsettin
hocamız, kıvrak ve yüksek zekası ile mükemmel bir bilim adamı ve araştırıcı
kimliğinin yanında, büyük bir eğitimci ve olağanüstü bir hocaydı. Şu anda
ülkenin dört bir yanında görev yapan çok değerli öğretim üyeleri, hekimler ve
araştırıcılar yetiştirdi.
Onun
dersleri unutulmazdı. Ders anlatmanın ne kadar “ilahi bir ritüel” olduğunu onda
gördüm. Aynı dersi yüzlerce kez dinleyebilir, herbirinden ayrı bir zevk alırdınız. En azından benim
için öyleydi… Virusları
onunla sevdim, virolojiyi ondan öğrendim, derslerim için ondan feyz
aldım…
Hastalık ve yaşam tutkusu
Hastalığın
en zorlu zamanlarında bile hiç aksatmadan işe gelir; gidemeyeceğini bile bile
ders ve konuşmalarını hazırlardı. Daha sonra da hazırladıklarını bana getirir
“Son anda kendimi iyi hissetmezsem sen gidersin.” Diye benim de bir ‘göz
atmamı’ isterdi. Zaten kendisine önerilen ‘radikal tedavi’yi
de , sesini kaybedeceği ve yaşam
kalitesi bozulacağı için kesinlikle reddetmişti. “Sesimi kaybedersem, her
şeyimi kaybederim, nasıl ders veririm, dostlarımla nasıl sohbet ederim” diye
dert yanmıştı bana bir konuşmamızda…
Yaşam insanı: Şemsettin Hoca
Şemsettin
Hoca’mız tartışılmaz bilimselliğinin yanı sıra sosyal yönden de son derece
renkli bir kişiliğe sahipti. laboratuarda
geçirdiğimiz yoğun çalışma günlerinin ardından, hoca kimliğini bir tarafa
bırakıp bölümü toplayarak, bizi ‘yorgunluk atmaya’ götürdüğü Ankara geceleri,
unutulmayacak güzel anılardan sadece bir kısmıydı.
Şemsettin Hoca ve Safranbolu
Şemsettin
Hoca’mız güçlü organizasyon yeteneği ile
birçok kongre ve kurs düzenlenmesine öncülük etmiş, mikrobiyoloji ve viroloji
camiasında gelmiş geçmiş tüm nesilleri sevgiyle bir arada tutmayı başarmış
nadide bir insandı. Kongre ve bilimsel toplantılara katılmaları için genç
araştırıcıları cesaretlendirir, her yönden onlara destek olurdu.Sevgili Hocamız
ayrıca, geziler ve partiler düzenlemeyi de bilimsel toplantılar kadar zevkle ve
başarıyla yapardı. Düzenlediği gezilerden birinde Safranbolu sokaklarını
keşfetmek; her yıl bölümümüzde aksatmadan düzenlediği yılbaşı partilerinde
kendi elleriyle hazırladığı özel ‘punch’ını
yudumlamak ayrı bir zevkti. Onunla çalışmaktan başka gezmek, alışveriş yapmak,
bol buzlu bir içki içmek anlatılması mümkün olmayan sadece yaşama şansına
eriştiğim, hiçbir zaman kalbimden silinmeyecek anılardır.
Doğum Günü: 31 Mayıs 2008
Hastalığı
sırasında moralini hiçbir zaman bozmadı, bozmamaya çalıştı. Tam bir yıl direndi
hastalığına… Ağır ve yorucu geçen kemoterapi ve radyoterapi seansları bile ,
bölüme her gün gelmesine, işine dört elle sarılmasına, hatta kitabının ikinci
baskısını hazırlamam için beni motive etmesine engel olamadı. Ölümünden
yaklaşık 20
gün önce,
31 Mayıs 2008 günü akşam iş çıkışı küçük bir pasta alarak doğum gününü
kutlamaya gittiğimde, pastanın üstündeki sembolik tek bir mumu güçlükle
üflerken bunun son doğum günü olacağını ne o ne ben düşünüyorduk. Hatta bir
hafta sonra (1-5 Temmuz 2008) Kapadokya’da yapılacak olan Viroloji Kursuna
beraber gitmek için bile randevulaşmıştık.
Hepimiz;
bütün bölüm çalışanları, meslektaşları, eski çalışma arkadaşları, öğrencileri,
dostları, kısacası tüm sevenleri büyük acı çekti onun eriyip gitmesinden… O da
acı çekti bizlerin onu ‘o haliyle’ görmemizden… Büyük ders aldık son ana kadar
yaşama ümidini kaybetmemesinden…Ama yapamadık, engel olamadık bir efsanenin
sonsuza gidişine…
Prof.Dr.A. Dürdal US’un yazıları için;
KAYNAK:
MİKROBİYOLOJİ/ TÜRK MİKROBİYOLOJİ CEMİYETİ HABER DERGİSİ
Mikrobiyoloji Öğretim Üyeleri'nin sözleriyle Şemsettin Hoca
En üzüntülü anında bile neşeli
olmaya çalışan biriydi. Öğrencilerine ders anlatamayacağı için, ameliyat
olmayışı, sesini kaybetmek istemeyişi beni çok etkilemişti. Onun ders anlatışına gıpta ederdim, böyle
ders anlatabilsem diye düşünürdüm.
Son derece harika bir insandı,
kaybettiğimiz için üzgünüz. Zaman zaman sanki çıkıp geliverecekmiş gibi, içerde
kahve içip sohbet ediverecekmişiz gibi gelir. Keşke onun dersine girme fırsatı
bulsaydınız.
Prof.
Dr. Cumhur Özkuyumcu
Şemsettin
hocamızın yeri çok ayrıdır. İnanılmaz yetenekli bir hocaydı. Tanıyabileceğiniz
en zarif insanlardan biriydi.
Bir
anımı anlatayım. Doçentlik sınavına girdim, yedi aylık hamileydim, hamileyken
salak oluyor insan biraz, bana kompleman sistmini sordular, anlattım anlattım,
ikisini anlattım üçüncüsünü hatırlayamadım bir türlü, bu yüzden gidip ona
kızmıştım çünkü o anlatsaydı hatırlardım J o kadar etkili bir adamdı.
Öğrenciyi çok severdi. Hem tatlıydı hem hocaydı. Derste öğrenir giderdiniz.
Sizin ondan ders alamamış olmanız çok büyük bir kayıp.
Sosyal
yönü de muhteşem olan bir insandı. Punch partileri çok meşhurdu. Puncha başlanırdı, bütün bölümde her iş
dururdu. Herkes gelir elini yıkar, temiz önlükler giyer; başlanır portakallar
elmalar küçük küçük doğranmaya.
Keşke
diyorum, ameliyat olsaydı, sesini kaybetseydi, konuşmayı tekrar öğrenseydi. Ama
bunu kendi adıma istiyorum, onun adına isteyemiyorum.
Hüzünle
ama gülümseyerek andığımız bir insan olduğu için çok şanslı. Sizler de onu
tanıyamadığınız için şanssızsınız. Sizin şansınız; Dürdal, Ahmet, Koray gibi hocalar
yetiştirip bırakması size. Ama onun dersini dinlemenizi çok isterdim.
Çok
genç bir ölüm oldu daha 62 yaşındaydı.
Ben
normalde duygularını çok göstermeyen hep neşeli görünen bir insanımdır; ama
hastanede Şemsettin hocanın yanından çıkınca hep ağlardım.
Prof.
Dr. Yakut Akyön
Yılmaz
Şemsettin
hoca, mikrobiyolojiyi seçme nedenlerimden biridir. Çok değerli biriydi. Hep
onunla birilikte çalıştım, çok keyifli vakit geçirirdik.
Belki
şans, belki şansızlık, hastalığının son dönemlerinde ben askerdeydim, Yanında
olamıyordum ancak buraya geldikçe gidip görebiliyordum; ama belki son halini
görmemem daha iyiydi.
Kendine
has, çok renkli bir insandı. Kendi farklılıklarını işine ve akademiye
yansıtabiliyordu bu da onu özel kılıyordu. Her yönden örnek alınacak bir
insandı.
Y. Doç. Dr. Koray Ergünay
Şemsettin
hoca, çok şahsına münhasır biriydi. Yemeği içmeyi, yedirmeyi içirmeyi çok
seven, meslek grubu dışında insanlarla da çok sıcak ilişki kurabilen biriydi.
Ona çok değer veren esnaf arkadaşları vardı. Bizleri de toplar onlara
götürürdü. Beraber yer içer sohbetler ederdik. Çok neşeli, çok esprili yani kendisiyle son derece barışık
bir kişiliği vardı. Kavgayı, huzursuzluğu hiç sevmezdi, çok yapıcıydı.
Çok
değerliydi. Her fırsatta onu anıyoruz. Aradan ne zaman geçmiş olursa olsun,
diyoruz ki ‘Şimdi Şemsettin hoca olsa şöyle derdi’. ‘Allah rahmet eylesin’
değil de ‘kulakları çınlasın’ diyoruz, yaşıyormuş gibi yani hala.
Ben
buraya başladığımda ilk tanıdığım hocaydı. Otorite sağlayayım, korkutayım gibi
bir tavrı asla yoktu. Son derece arkadaşça yaklaşırdı.
Araştırmalarını,
asla bir hırs konusu yapmadan severek heyecan
duyarak yapardı ve bunları sohbet ortamında paylaşmaktan zevk alırdı..
Ben burada oturur çalışırken gelir, sen şaperonları biliyor musun der, anlatırdı şaperonları
Uz. Aslı Çakar