12 Şubat 2012 Pazar

Prof. Dr. Şemsettin Ustaçelebi


Prof. Dr. A. Dürdal US’un kaleminden Şemsettin hocamız

Şemsettin Ustaçelebi 1944 yılında Ankara’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Ankara’da tamamladıktan sonra Hacettepe Üniversitesi, Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Temel Tıp bölümünden mezun oldu.

Hacettepe Tıp Fakültesi’nde Mikrobiyoloji asistanlığına başlayan Ustaçelebi, daha sonra Glasgow Üniversitesi’nde Viroloji Doktora eğitimine başlayarak 1973’de mezun oldu. Glasgow Üniversitesi Viroloji Enstitüsü MRC ünitesi, Ruchill infeksiyon hastalıkları hastanesi viroloji bölümlerinde çalışan Ustaçelebi, daha sonra Hacettepe Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak görev yaptı. 1976 yılında EMBO bursu ile İsveç Uppsala Üniversitesi Wallenberg laboratuvarlarında araştırmalarını sürdürdü. 1985 yılında Lozan, İsviçre’de bulunan DSÖ Kanser ve İmmünoloji Enstitüsünde görev yapan Ustaçelebi, 1991 yılında Unesco bursu ile Glasgow’da araştırmalarına devam etti. Hacettepe Üniversitesi’nde 1978’de doçent ve 1988’de profesör kadrosuna atandı.

Prof.Dr.Ustaçelebi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanlığı ve Multidisiplin laboratuarları Direktörü olarak da görev yaptı.

Prof. Dr. Ustaçelebi’nin adenoviruslar, viral genetik, interferon indüksiyonu, insan papilloma virusları, virus-kanser ilişkisi, virusların replikasyon stratejileri ve hepatit virusları ile ilgili konular başta olmak üzere tıbbi viroloji kapsamında yerli ve yabancı dergilerde yayınlanmış 200’ü aşkın makalesi ve 5 adet kitabı bulunmaktadır.

Mikrobiyoloji camiasının değerli bilim adamı,Virolojinin duayeni, çok sevgili hocamız Prof. Dr. Şemsettin Ustaçelebi’yi 23 Haziran 2008 tarihinde kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz.

ANILAR 

Yaşamdan anısal bir kesit
Tam 27 yıl önce başladı onunla çalışmamız; önce hocamdı, sonra ağabeyim, sonra arkadaşım ve sonra da can dostum oldu. Beraber çalıştık, beraber ürettik, beraber yaşadık, beraber gezdik, beraber eğlendik… Uzmanlık ve doktora tezlerimi onun rehberliğinde gerçekleştirmiş olmanın onur ve ayrıcalığını her zaman hissettim.Doktora tezimin bir bölümü,hemaglutinasyonun önlenim testiyle BK virus seroepidemiyolojisinin araştırılmasıydı. Kendisine bu test için “Virusun aglütine ettiği insan 0 grubu eritrositleri nasıl temin edeceğim?” diye danıştığımda cevabı kısa ve netti: “Benden alacaksın!” . Gerçekten onun kanıyla tamamlandı çalışmamız.

Virolojinin Şairi: Ustaçelebi
Şemsettin hocamız, kıvrak ve yüksek zekası ile mükemmel bir bilim adamı ve araştırıcı kimliğinin yanında, büyük bir eğitimci ve olağanüstü bir hocaydı. Şu anda ülkenin dört bir yanında görev yapan çok değerli öğretim üyeleri, hekimler ve araştırıcılar yetiştirdi.
Onun dersleri unutulmazdı. Ders anlatmanın ne kadar “ilahi bir ritüel” olduğunu onda gördüm. Aynı dersi yüzlerce kez dinleyebilir, herbirinden  ayrı bir zevk alırdınız. En azından benim için öyleydi… Virusları onunla sevdim, virolojiyi ondan öğrendim, derslerim için ondan feyz aldım…

Hastalık ve yaşam tutkusu
Hastalığın en zorlu zamanlarında bile hiç aksatmadan işe gelir; gidemeyeceğini bile bile ders ve konuşmalarını hazırlardı. Daha sonra da hazırladıklarını bana getirir “Son anda kendimi iyi hissetmezsem sen gidersin.” Diye benim de bir ‘göz atmamı’ isterdi. Zaten kendisine önerilen ‘radikal tedavi’yi de ,  sesini kaybedeceği ve yaşam kalitesi bozulacağı için kesinlikle reddetmişti. “Sesimi kaybedersem, her şeyimi kaybederim, nasıl ders veririm, dostlarımla nasıl sohbet ederim” diye dert yanmıştı bana bir konuşmamızda…

Yaşam insanı: Şemsettin Hoca
Şemsettin Hoca’mız tartışılmaz bilimselliğinin yanı sıra sosyal yönden de son derece renkli bir kişiliğe sahipti. laboratuarda geçirdiğimiz yoğun çalışma günlerinin ardından, hoca kimliğini bir tarafa bırakıp bölümü toplayarak, bizi ‘yorgunluk atmaya’ götürdüğü Ankara geceleri, unutulmayacak güzel anılardan sadece bir kısmıydı.

Şemsettin Hoca ve Safranbolu
Şemsettin Hoca’mız güçlü organizasyon  yeteneği ile birçok kongre ve kurs düzenlenmesine öncülük etmiş, mikrobiyoloji ve viroloji camiasında gelmiş geçmiş tüm nesilleri sevgiyle bir arada tutmayı başarmış nadide bir insandı. Kongre ve bilimsel toplantılara katılmaları için genç araştırıcıları cesaretlendirir, her yönden onlara destek olurdu.Sevgili Hocamız ayrıca, geziler ve partiler düzenlemeyi de bilimsel toplantılar kadar zevkle ve başarıyla yapardı. Düzenlediği gezilerden birinde Safranbolu sokaklarını keşfetmek; her yıl bölümümüzde aksatmadan düzenlediği yılbaşı partilerinde kendi elleriyle hazırladığı özel ‘punch’ını yudumlamak ayrı bir zevkti. Onunla çalışmaktan başka gezmek, alışveriş yapmak, bol buzlu bir içki içmek anlatılması mümkün olmayan sadece yaşama şansına eriştiğim, hiçbir zaman kalbimden silinmeyecek anılardır.

Doğum Günü: 31 Mayıs 2008
Hastalığı sırasında moralini hiçbir zaman bozmadı, bozmamaya çalıştı. Tam bir yıl direndi hastalığına… Ağır ve yorucu geçen kemoterapi ve radyoterapi seansları bile , bölüme her gün gelmesine, işine dört elle sarılmasına, hatta kitabının ikinci baskısını hazırlamam için beni motive etmesine engel olamadı. Ölümünden yaklaşık 20 gün önce, 31 Mayıs 2008 günü akşam iş çıkışı küçük bir pasta alarak doğum gününü kutlamaya gittiğimde, pastanın üstündeki sembolik tek bir mumu güçlükle üflerken bunun son doğum günü olacağını ne o ne ben düşünüyorduk. Hatta bir hafta sonra (1-5 Temmuz 2008) Kapadokya’da yapılacak olan Viroloji Kursuna beraber gitmek için bile randevulaşmıştık.
Hepimiz; bütün bölüm çalışanları, meslektaşları, eski çalışma arkadaşları, öğrencileri, dostları, kısacası tüm sevenleri büyük acı çekti onun eriyip gitmesinden… O da acı çekti bizlerin onu ‘o haliyle’ görmemizden… Büyük ders aldık son ana kadar yaşama ümidini kaybetmemesinden…Ama yapamadık, engel olamadık bir efsanenin sonsuza gidişine…
Prof.Dr.A. Dürdal US’un yazıları için;
KAYNAK: MİKROBİYOLOJİ/ TÜRK MİKROBİYOLOJİ CEMİYETİ HABER DERGİSİ



Mikrobiyoloji Öğretim Üyeleri'nin sözleriyle Şemsettin Hoca

En üzüntülü anında bile neşeli olmaya çalışan biriydi. Öğrencilerine ders anlatamayacağı için, ameliyat olmayışı, sesini kaybetmek istemeyişi beni çok etkilemişti.  Onun ders anlatışına gıpta ederdim, böyle ders anlatabilsem diye düşünürdüm.

Son derece harika bir insandı, kaybettiğimiz için üzgünüz. Zaman zaman sanki çıkıp geliverecekmiş gibi, içerde kahve içip sohbet ediverecekmişiz gibi gelir. Keşke onun dersine girme fırsatı bulsaydınız.
 Prof. Dr.  Cumhur Özkuyumcu

Şemsettin hocamızın yeri çok ayrıdır. İnanılmaz yetenekli bir hocaydı. Tanıyabileceğiniz en zarif  insanlardan biriydi.

Bir anımı anlatayım. Doçentlik sınavına girdim, yedi aylık hamileydim, hamileyken salak oluyor insan biraz, bana kompleman sistmini sordular, anlattım anlattım, ikisini anlattım üçüncüsünü hatırlayamadım bir türlü, bu yüzden gidip ona kızmıştım çünkü o anlatsaydı hatırlardım J o kadar etkili bir adamdı. Öğrenciyi çok severdi. Hem tatlıydı hem hocaydı. Derste öğrenir giderdiniz. Sizin ondan ders alamamış olmanız çok büyük bir kayıp.
  
Sosyal yönü de muhteşem olan bir insandı. Punch partileri çok meşhurdu. Puncha başlanırdı, bütün bölümde her iş dururdu. Herkes gelir elini yıkar, temiz önlükler giyer; başlanır portakallar elmalar küçük küçük doğranmaya.

Keşke diyorum, ameliyat olsaydı, sesini kaybetseydi, konuşmayı tekrar öğrenseydi. Ama bunu kendi adıma istiyorum, onun adına isteyemiyorum.

Hüzünle ama gülümseyerek andığımız bir insan olduğu için çok şanslı. Sizler de onu tanıyamadığınız için şanssızsınız. Sizin şansınız; Dürdal, Ahmet, Koray gibi hocalar yetiştirip bırakması size. Ama onun dersini dinlemenizi çok isterdim.

Çok genç bir ölüm oldu daha 62 yaşındaydı.
Ben normalde duygularını çok göstermeyen hep neşeli görünen bir insanımdır; ama hastanede Şemsettin hocanın yanından çıkınca hep ağlardım.
 Prof. Dr. Yakut Akyön Yılmaz


Şemsettin hoca, mikrobiyolojiyi seçme nedenlerimden biridir. Çok değerli biriydi. Hep onunla birilikte çalıştım, çok keyifli vakit geçirirdik.

Belki şans, belki şansızlık, hastalığının son dönemlerinde ben askerdeydim, Yanında olamıyordum ancak buraya geldikçe gidip görebiliyordum; ama belki son halini görmemem daha iyiydi.

Kendine has, çok renkli bir insandı. Kendi farklılıklarını işine ve akademiye yansıtabiliyordu bu da onu özel kılıyordu. Her yönden örnek alınacak bir insandı.
Y. Doç. Dr. Koray Ergünay

Şemsettin hoca, çok şahsına münhasır biriydi. Yemeği içmeyi, yedirmeyi içirmeyi çok seven, meslek grubu dışında insanlarla da çok sıcak ilişki kurabilen biriydi. Ona çok değer veren esnaf arkadaşları vardı. Bizleri de toplar onlara götürürdü. Beraber yer içer sohbetler ederdik. Çok neşeli, çok esprili yani kendisiyle son derece barışık bir kişiliği vardı. Kavgayı, huzursuzluğu hiç sevmezdi, çok yapıcıydı.

Çok değerliydi. Her fırsatta onu anıyoruz. Aradan ne zaman geçmiş olursa olsun, diyoruz ki ‘Şimdi Şemsettin hoca olsa şöyle derdi’. ‘Allah rahmet eylesin’ değil de ‘kulakları çınlasın’ diyoruz, yaşıyormuş gibi yani hala.

Ben buraya başladığımda ilk tanıdığım hocaydı. Otorite sağlayayım, korkutayım gibi bir tavrı asla yoktu. Son derece arkadaşça yaklaşırdı.

Araştırmalarını, asla bir hırs konusu yapmadan severek heyecan  duyarak yapardı ve bunları sohbet ortamında paylaşmaktan zevk alırdı.. Ben burada oturur çalışırken gelir, sen şaperonları biliyor musun der, anlatırdı şaperonları

Uz. Aslı Çakar




 
;