7 Şubat 2012 Salı

Tek Kişilik Şehir

Kalabalıklar içerisinde yalnız olduğunu hissetmek:
Tek Kişilik Şehir


Daha önce hiçbir oyunda karşılaşmadığım bir şekilde tanıştım “Tek Kişilik Şehir”le. Salonun kapısından içeriye adımımı attığım anda duyduğum çatal, bıçak sesleri aniden gözlerimi sahneye çevirmeme neden oldu. “Yoksa oyun mu başladı, daha yerimize bile oturmadık.” dedim kendi kendime. Evet, aslında daha kimse içeriye girmeden başlamıştı oyun!

Günümüz insanını yalnızlığa iten ve giderek sadece "tek kişilik aileler" haline gelmeye başlayan büyük kent yaşamının mizahi bir eleştirisi yapılıyor oyunda. Behiç Ak’ın büyük ustalıkla yazdığı eser, teknolojinin insan hayatındaki yerini sorgularken, asosyalleşen bireylerin kendisiyle çatışmasına yer veriyor.

Birey kavramını sorgulayan oyun, günümüz yaşam biçiminin dayattığı birçok kavram ve ilişkiyi yeniden düşünmemize neden oluyor. Ailecek geçirilecek zamanların azlığını, komşuluk kavramının nasıl da değiştiğini ve ilişkilerimizin teknoloji bağımlı hale geldiğini gösteriyor bize. Sonunda da çok güzel bir mesaj vererek bitiyor.

Oyunculuk ise tek kelimeyle mükemmel. Üç başrol oyuncusu var. Üçü de birbirinden iyi oynuyor. Dakikalarca hiç durmadan alkışı hak eden bir iş çıkarıyorlar. Ve hakettikleri alkışı da alıyorlar.

Oyun, dekoruyla da şaşırtıyor. Sahnenin tam arkasına koyulmuş camlı PVC duvar, arasındaki büyük zincirler, yerleştirilen masa düzeni, sonradan masa örtülerini uçuran rüzgar, insanın kanını donduran buhar, kar, yağmur efektleri(zira seyirciye kadar ulaşıyor), binadan atlayan insan figürleri, bir anda sahnenin ortasında beliriveren salıncak. İşte izleyeceğiniz oyunun muhteşem dekoru.

Tavsiyem, yer bulabilirseniz önlerden yer almanız. Oyuncularla beraber kar, rüzgar, yağmuru ve en önemlisi duyguları beraber yaşamanız için.

İyi seyirler...

Halit Bacı

 
;