6 Şubat 2012 Pazartesi

Fosforlu Cevriye


"İyilikleri kaldıracak kadar güçlü değilim. Benim için bir iyiliğe karşılık vermek çok daha zor kötülüklere göğüs germekten. Kötülüklere alışkın olduğumdan belki. Biri sana kötülük yaparsa sen de ona kötülük yapabilirsin, bu kadar basittir.Ama bana iyilik yapan birine verebileceğim bir şey yok. Yalnız ben, yalnız
bedenim..."

Bu sözler dökülüyor hayalimdeki Cevriye'nin ağzından. Ama biraz fazla hayalperestim sanırım. Cevriye benim kadar karamsar değil muhtemelen. Hatta aşık olana ve sevdiğinden ayrılana kadar hep neşeli, hep hayat dolu. Ya da öyle görünüyor, öyle görünmek zorunda.

Cevriye'nin yaşı yok. On sekizine varmamış da olabilir, yirmi beşini geçkin de.

Cevriye'nin memleketi yok. Gökten düşmüş Cevriye, bir yıldızdan. En azından böyle olsun istiyor. Her şeye rağmen öyle çok seviyor ki yaşamayı, yıldızların en parlak olanını seçmiş kendisi için. Çünkü ona göre herkesin bir yıldızı vardır ve ne zaman ölürsen o zaman kayar yıldızın da gökyüzünden.En parlak yıldızın kaymasına daha çok zaman olmalı, daha uzun uzun yaşamalı Cevriye.

Cevriye'nin kimsesi yok. Bir tek Allah'ı var sevecek. Ama onun da kendi dualarını kabul etmeyeceğini düşünüp parayla dua okutuyor hocaya. Cevriye "kötü kadın" çünkü, vücudunu satıyor yaşamak için.

Günün birinde yaşsız, yersiz yurtsuz, kimsesiz Cevriye biriyle tanışıyor. Ona "siz" diyen, en kötü zamanında yardım edip de karşılık olarak bedenini istemeyen biriyle, belki de hayaında ilk kez... Ve aşık oluyor Cevriye, haklı olarak. Sahi, siz hiç adını bile bilmediğiniz, ne iş yaptığıyla ilgili en ufak bir fikrinizin olmadığı, hatta evli olup olmadığını bile soramadığınız birine canınızı bile verebilecek kadar aşık oldunuz mu?

Ama siz Cevriye'ninki gibi bir hayat yaşamadınız. Bu yüzden bilemezsiniz Cevriye'nin onu nasıl sığınacak bir liman gibi gördüğünü, ona nasıl gözlerine inanamayarak, hayranlıkla, şaşkınlıkla baktığını. Siz onun gibi sevemezsiniz. Hatta inanılmaz saçma görünecektir size Cevriye'nin böyle aşık olması. Ama siz Cevriye değilsiniz, anlayamazsınız.

Fosforlu Cevriye bir tiyatro sahnesinde bekliyor sizi. İzin verirseniz biraz kendini anlatmak istiyor. Dediğim gibi, benim kadar hüzünlü bir şekilde yapmıyor bunu; gülüyor, güldürüyor, şarkılar söylüyor, eğlendiriyor. Zaman zaman da ağlatıyor ama.

Barba'nın meyhanesinde, Sümbül Dudu'nun evinde, sevdiğinin odasında, mahkemede, karakolda, hapiste, sokakta geçen hayatını görün de ondan sonra yargılayın Cevriye'yi. Ve diğerlerini de. Çünkü her biri "hiçbir insan tamamen kötü değildir" dedirtecek hayatlar yaşıyor. Çünkü ne kadar kötü görünseler de onlar çoğumuzdan daha masum, daha namuslu, daha insan...

Ekim HELHEL
 
;